Sayfalar

Powered By Blogger

12 Aralık 2010 Pazar

VARSAYMAK-YOKSAYMAK TAKINTISININ ÇEVRELEDİĞİ DUYUMSAMA MERKEZİNDE YOĞUŞAN NEVROTİK RETORİKLERLE KILGILANAN REFLEKSLER


               siyah ve beyaz'ın varolan ara tonlarını yoksayan altbilincin duyumsama merkezinde siyah ve beyaz dışında ara tonların varolan enerjilerini algılamama istenci taşıyan dürtüleri vardır.bu bilincin oturduğu kişiliklerde varsaymak-yoksaymak takıntısının çevrelediği rasyonel düşünümünden uzak biçimde geliştirdiği sabit fikirli algılar kuşatmıştır.aynı bilinci taşıyan ekürileri ile aynı kulvar da koşmanın heyecanını ve istencini yaşadığı ütopik bir dünya kurgulamışlardır düşün bahçelerinde ve farklı olan ya da olabilecek spontane gelişebilecek tüm ayrkırılıklar karşısında etkilenebilecek duyumsama merkezinin nevrotik haller aldığı tepkimeler ile istençsiz biçimde karşı söylemler geliştirebilir.

              Bilişsel duyarlılığını sadece nevrotik algılarına bağlı kıldıran alt bilincinin kabul edilebilmiş tüm kavramları ile özdeşebildiği yakınsamalarla olumlayabilen ve karşıt algılar karşısında kabullenilemez duyargaların tepkiyeceği refleksleri popülarite endişesine bağlı olarak savunma mekanizmasını geliştirebilir.

              Sosyal ankisiyete bozukluğuna benzeş tanımlama etkileri yaşayan bu bireylerde travmatik olmasa da özdeş yaşadığı nevrotik takıntılarının kümesel toplanışı ile özben sorgulaması yapamayan kişiliğe saplanması etkiselinde duyumsama merkezinin benimsediği algılar dışında oluşabilecek davranış ya da oluş biçimlerine düşmanca eğilimler ile yaklaşması durumu, özbilincinin tümleyenlerini çevrelemesi daralması ile olumsuzlamalar yaşatır.

16 Ekim 2010 Cumartesi

DEMOKRATİK DÖNÜŞÜM SÜRECİNİN KÜRESEL TÜKETİM GÜDÜSÜ MOTİVASYONUNDA ORYANTAL DEZENFORMASYONİK EDİMSEL KOŞULLANDIRIM

 
  




  
  
   Özümüz dünyasının ana dinamiklerini yansıtan küreselleşme olgusu,ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda son dönemlerde yaşanan hızlı bütünleşme ve popülist kültüre benzeşme sürecini dirimsel edilgenlikle evirmektedir.

            Bu süreçte dünya ölçeğinde hızla esen değişim rüzgarları, her alanda olduğu gibi siyasal yapılarda da köklü bir dönüşümü beraberinde getirmiş, bu dönüşüm gerek uluslararası sistemde ve gerek ulusal seviyelerde yeni yönetişim modellerini kaçınılmaz kılarak, gelenekçi, muhazafakâr ,hiyerarşik devletin dinamik yapısında ,yetki ve işlevlerinde bir farklılaşmaya yol açmıştır.
           
              Küreselleşme ile birlikte demokrasi, insan hakları, özgürlük, çevrenin korunması gibi temel değerler evrensel nitelik kazanırken, her düzeydeki yöneti aygıtı gibi hiyerarşik devlet de demokratikleşme, yerelleşme, saydamlık, katılım,esneklik, hesap verilebilirlik gibi güçlü eğilimlerin yoğun baskısı altında yeniden şekillenmeye zorlanmaktadır. Bu çerçevede devletin küçülmesi, deregülasyon,özelleştirme, siyasal reformlar, sosyo-ekonomik politikaların dönüşümü gibi stratejiler, ülkelerin temel politikaları haline gelmiştir.

               Bu süreçte bürokratik devletin geleneksel politika araçları giderek zayıflamakta , dünyada hemen her alanda entegrasyonun derinleşmesi ile siyasal iktidarın küresel kurumlara ve yerelleşme eğiliminin güçlenmesi ile yerel parçalara doğru dağıtılması sonucu bürokratik devlet iki yönlü bir baskının kıskacına girmektedir. Bu kıskaç karşısında bariz bir şekilde geri çekilen devletin yeniden yapılanması da kaçınılmaz olmakta, özellikle küreselleşmenin temel dinamiğini oluşturan teknolojik devrim, kurulu devlet hiyerarşileri, örgütsel yapıları, yönetim süreçleri ve hizmet sunma biçimleri üzerinde büyük baskılar oluşturmaktadır.

               Bu gelişmeler, kuşkusuz kamu yönetimini de etkilemektedir. Kamu yönetiminde daralmanın yanı sıra, kamunun yönetim anlayışındaki değişme, yönetimin demokratikleşmesi ve şeffaflaşma, bu dönemde spontane yansısında ki eğilimlerdir.Son yıllarda küreselleşme üzerine yapılan ve oldukça geniş bir yelpazeye dağılan değerlendirmelerin önemli bir bölümünde, ideolojik ya da başka endişelerle bir taraf oluş veya karşı duruş tavrı sergilenmektedir. Ancak küreselleşmeye olumluluk ya da olumsuzluk atfedilmesinin pratik bir yararı bulunmadığı, dolayısıyla çok farklı etkenlerin iç içe geçerek giriftleştirdiği bu sürecin çok yönlü analitik yaklaşımlarla çözümlenmesi ve taşıdığı tehdit ve olumsuzlukların bilincinde olarak, sunduğu fırsatlardan azami ölçüde yararlanılmaya çalışılması gerektiği düşüncesiyle, bu sürecin bir boyutunu teşkil eden siyasal ve yönetsel sistemler ve özellikle de hiyerarşik yapılanan devlet aygıtındaki yapısal ve işlevsel dönüşümlerin ne ve kim için gerekliliği farklı perspektif ile irdelemeye çalıştım

               değişen , farklılaşan ve bir üst modeli üretilen teknolojik ürünler sanayine paralel yedek parça endüstrisi, fastfood benzeri fabrikasyon bazlı tüketim ürünleri ,gelişen ve farklılaşan bu tekno-endüstri yaşamsal gereksinimleri karşısında stok fazlası talepsizliği karşılayacak pazar ağının tıkanmaya başlaması ittirimi zorunluluğu tüketici pazar ağının genişletilmesi gerekliliği ve tüketim ağına ilave tüketiciler gereksinimini dayatır.

                küresel baz'da tespitler yapan ekonomistlerin tüketim pazar ağını oluşturan tüketicilerin tüketme tercihlerini etkileyen, sosyal yaşantılarının eğitim seviyeleri ile birlikte eş zamanlı yaşandığı bu durumun ,gelenekçi sosyo-kültürel yaşam biçimi kıskaçları arasında yaşanılan tüketme biçiminin tercih edildiğini biliyorlardı. fakat bu durum farklı ırklara ve milletlere kabul ettirilmesi imkansız bir durum iken bürokrasi ve din eksenli yönetilen insanların sosyo kültürel yaşantılarını etkileyen gelenekçi algılar gereği çizdikleri alt kültür modelde tüketim yönelimleri de bu sosyo kültürel yaşam biçimine entegre paralellik içinde olması tekno-endüstri ürünlerini tercih etmelerine etken olmuyordu.

                Genel olarak; kısa vadede ucuz ve hızlı beslenme ve düşük bütçe ile seçkileşen zorunlu yaşam tüketimi ,tekno-endüstri ürünleri tüketmeyi gereksiz ve maliyetli olmasını düşündürmelerine neden olarak birincil ihtiyaçsal tercih sebebi olmaması alt kültürün tekno-endüstiriyel ürünlerin gündelik yaşamda ihtiyaç zorunluluğu haline dönüşmesi durumunda bütçesine uygun ürünler seçme zorunluluğu ;düşük ve kalitesiz ürünleri kullanmasını zorunlu kılıyordu. bu durumda bu marka ürünlerin yeni model ürün üretimi ve alıcı bulamama durumunda kâr marjı endişesi, ciro zararları etkileniminde , kopyalamacı ve kalitesiz ürün çıkaran uzak doğu ,marka ve rantcı büyük şirketlerin baş düşmanı konumuna konmuştu bile.uzak doğunun küresel ekonomik dengeleri alt üst etmesi sorunsalına girmeden ama bağıntısı yadsınmadan.

                  Eğitimsiz ve gelenekçi tabusal algı donanımlı kitleleri, savunma ve ilaç sanayinin oryantal rant ve ciro eksenli tiyatral senaryolarını algılamaya başlayan dünya karşısında yitirilen itibar ,ek olarak sömürge ülkelerin sosyo kültürel yapılarını oluşturan etnik kimliklerin seçkinler sınıfının hakim gücü ile etnik azınlıkda kalanların sosyo kültürel haklarının kabul edilmemesi ile oluşan toplum devlet çatışması sorunsalı baskı ve şiddet zoru ile etnik azınlıkların sosyo kültürel özerklik haklarını tanımama sorununu uç noktalara kadar gelmesi sonucu, devletin halkcı olmayan bürokratik rejimin toplumsal talepler karşısında çözümsüzlüğü biriken bir tıkanma noktasına sürecini küresel ölçekte başlattığı anda kitleleri birbirine kırdırarak, bu kaos da silah satan amerikan şirketlerinin duraksama evresi başlamıştır fakat üretim döngüsünü sürdüremiyen tekno-üretim endüstrisinin durağanlığını bozmak ve çakma ve ucuz ürün tüketicisi alt kültür insanına demokratik özgürlüklerini ve sosyo kültürel yaşantısını değiştirmesi fikrini idealistik çakma bilgeler ve etkili olduğu medya ile sosyo toplumun alt bilincini demokratik sistemi özümseyerek isteme refleksleri ile motive ederek tarafsız kalan liberal kitleyi demokratik yönetim isteyen ve arzulayan algı güdülenmesine sokmuştur.

                Bir ülkenin çoğunluğunu oluşturan muhafazakar gelenekçi tabakayı demokratik yaşam biçimini isteyen söylemci modeline sokarak diğer idealist ve tutucularıda popülist retorik koşullanımda kendine çeken bir taraf içine sokacağından demokratik özgürlükler ve haklar isteyen halk portresini tamamlayacaktır. Evriştirilen bu sürece kadar oryantalizmin etki etmesi yeterli olacak çünkü gelenekçi sosyo kültürel dinamiklerin değişim süreci kendi kendine arzulayan tekno-endüstrinin tüketicisi kıvamına getirecektir .emperyalist sistemin oryantal paradigmalarının tiyatral dengelerini bozan uzakdoğunun kontrolsüz gücünene hakim olma ve yönlendirebilmenin yoluda yine o ülkenin iç dinamiklerini aynı potada ergiten düşünsel çözülme sürecinde ilk kıvılcımlarla başlatılmıştır.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

FİKİR TEATİMİN KOGNİTİF BAHÇESİNDE KIMIL İZLEKLERİM

  










                     sen kalbi kırık bir hominidin

                     hüzünlü işlevisin.

                     Az kadar çok

                     çok kadar alçak .

                     ölümcül tabum

                     ölümsüz lavuğumsun.

                     seviyesi yükselen ziriltinin

                     tonlaması antipatik

                     hıçkırık'ları travmatize ise

                     erotomanikdir sanrıları.

                     dinamik'se paranoyan

                     primitif olmasın argümanın
.
                     seraya alınmışsa algıların

                     maksimize olmuşsundur dün

                     dün de o gün, o gün de

                     şu gün.

                     lümpen kaşıntıların

                     itkilerindendir ya da

                     günün bitkilerinden se

                     bu deyil bu deyil.

                     Olsa olsa bu

                     ya da şu

                    dalaşım falan fişman.

                    Tekabül se bu defa

                    ergen sivilceli bülbül

                    elektriğini alır gider.

                                                   Az çok iken çoktur

                                                                                    çok çok iken yoktur.

1 Temmuz 2010 Perşembe

FİKİR NAKKAŞLARI TILSIMI TİTREĞİNDE KELİMELEŞEN HARFLERİN BİÇEMLEŞEN YORTUSU


           




              rutin rintintinliğiyle , sarmal karmalarla kalıplaşan yerkürenin başkalaşan ve değişimini umarsız ve kuralsız temeli, aykırı olmaklığıyla benzeştirmediği rast gele bir düzenek içinde varolmaya başlattığı öte si ile çekişen felsefesini doğururken düzenek içinde mimlenen tüm sabitliklere inat ,kendi ekseninin rastgeleliklerle genişleten paradigmasının kaygan merkezi ;her zaman başka biçemlerde  ve  imgelerde varlığını dönüştürerek süregetirecektir.
  
            Kural bütünlükleri ve anlam düzenekleri ile tarihe sabitlenen meşhur realitesi klasikleşen düşünlerin ve edebileşenlerin varlığına inat, kural dışı olmaklık  içi , kendi sebepleri ile yoğuşan anlağıyla basit argümanların ölümsüzleşmeyen yanlarının bıraktığı izler silinip gitmezler ki. Onları eleştiren gizli tümcelerle kapsanarak gizli örtüsü altında sindirilmiştir.

             Eleştirel hedefler kazanımını yüklenirken yeni doğan kelimeler ,mantık dışı çözümleme parçalaması yokoluşu olmazken yüklendiği tabusal anlamından soyunan , başka eylemlere giydirilen elbiselere dönüşen yanı ; eyleme göre renk alan anlam biçemleri koyar ortaya.

            Savruk bir hayatın düzmece kabullenmelerinden gelen sahte anlamların gerçek şekiller büründüğü bir platformda ,özgürleşen fikirlere dur diyen, olur olmaz kurallar getirecek dayatmayı ortaya koyan ,yanlı olan ,yansız olan ,durulan ,gerilen,sessizce izleyen, mikserlik yapan ,mutfak robotluğu yapan ,sanal düzlemde oynanan rollere dönüşen bir yapısı olmaktadır .

             tüm davranışlar ve hareketler anlamsız şekillerinde kelimelerin dans eden cümleler halini alması ile bir ruh almakta ve konuşan kelimelerin uzayan dilleri de olmakta , yazılıp gidildiği arkası sıra bazen de buruk bir durak yaşamakta , anlamsızlaşmakta ,bir boşluk üzerinde düşünen hiçlik  yapısını sindirirken anlamını bulduğu anda sürükleyip götürdüğü dizeler olmakta.

               bazı karşı koyuşlar bir anlam içerir gibi görünse de anlamını alamadığı bütünlüğünden ayrışık raylarda vagonlarını çekmekte kimi raydan kopuk kimisinde kaynadığı bir punta olmakta ne bir adım gidebilmekte nede gerileyebilmekte .

                 kimi kelimelerinde geldikleri köklerinden uzaklaşmacı hareketinin sorgulandığı öz gelişi didiklenirken zihinden çıkan şeklinin üç boyutunu görmezken anlam yoğuşmalarında kaybolan fikirlerle silinip gitmekte zihinlerde , belki bir siliniş değil de uzaklaşan yolun sonunda gizi olarak beklemekte.
               
                 hır gür olduğunda kelimeler , çarpışan harflerin birer piyon görüntüsünde hükmeden cümlenin ağır baskısıyla direnmişliğini umursamadan emir eri karşı duruşu aldığı şekilden gelen biçimi olmak zorunluluğundadır itirazsız .

                dolaştı kelimeler birbirine ve dolaştı kendi  içinde , bir anlam yine çıkmadı . noktalar götürmüştü virgülleri kaybolan soru işaretlerini aradı , ünlemler kesik kesik tirelerle alıp götürdüler ve aldılar bir parantez içine yinede yığıldı kaldı yılgın eleştirisinde cümlelerin .

                Yeniyi didiklemenin eski merkezli savuntuları kalıp merkezli çivilenirken, kökünde başkalaşan yanı değişimin durağan süreç olmama inadında son sürat.
           
                nesiller arası diller karmaşıklaştı, yeni çağın açmazları bir çözüm gibi üretildi . yalından çok farklısallıklar türerken geri ye dönüş özlemi büyüttü içinde ve sanki farkındalık  yansıttı .

                türeyen zaten  küflü geçmişin sarı oksitleriydi .

                yeni nesil yabancılaşırken geçmiş küfüne , bir bağıntı arayışı sürekli vurdu kendine

11 Mayıs 2010 Salı

SOSYAL PAYLAŞIM AĞLARINDA SAHTE PROFİL AÇMA DURUMSALININ EVRİLEN SÜRECİNDE NEVROTİKLEŞEN BİREYİN PSİKONEVROZUNU ÖZÜMSEME AFORİZMASI





               Günlük yaşamında düşünsel idealarını eyleme dönüştürememiş ya da hedeflediği yaşam biçimini hayatına entegre edememiş bireylerin alt bilincinde yarattığı düşmansal nesneleri ve tanımladığı kavramları oluşturduğu sanal bir dünyası vardır.Bu sanal dünyanın içinde düşmanca eğilimler ve öfke yaptırımı ile yapay kişilikler yüklediği karakterlerini örüntülediği ve farkına varamadığı dürtülerini kazanmıştır.

             Bu kişilerin kişiliklerinin gelişme süreci idealarını gerçekleştirememe korkusunu yüklendiği noktada sabit değişmez paranormal yapıda çakılı kalmıştır. Her daim stresli ve alıngan yaklaşımlar sergileyen davranış biçimlerini öteleyerek toplum içerisinde ahlak kuralları ve toplumsal etik değerlere uyum içerisinde olduğunu yansıtan sahte roller yaşarlar. Eğitimlerini yüksek derecelerde tamamlamış olsalar dahi gelişmemiş kişilik yapıları, eğitimli ve bilişsel donanımlı düşmanca eğilimlerle örülü canavar ruhlu yapısını saklar bünyede.

            Değişkenleşen ve farklılaşan üst bilincinin bilge yapısı zamansal ve ortamsal bunaltılardan kaçabilmek için zihnini basit ve alt bilincin keyif alabileceği ilkel oyalantılara verir, mesela çocukluk evresinde alışkanlığını bırakmadığı bilgisayar oyunları ya da kitleleri uyuşturan holigan davranışların olduğu çoğunluğun yöneldiği spor dallarına verir kendisini ve bu şekilde düşmanca eğilimlerle örüntülediği dürtülerini eylemsel antremana sokarak sürekli olarak kondisyon içerisinde tutar.

             ilkel davranışlar biçimi olduğunu düşündürecek üst bilincin eğitimi alt bilinç korkusallığı nedeni ile pasif kalacak ve süreli olarak anlak mantalitesinde irdeleme ölçütlerini uzak tutacaktır ve eleştirel düşüncelerini öteleyecektir.
    
             Baskılayarak ötelediği üst bilinç yaptırımsızlığını farklı alanlarda etkinleştirerek reaksiyona sokacaktır. Bu reaksiyona soktuğu fikirsel döngüsünde acımasız dürtüler ile kuşattığı bilgesel yanını algıları ile seçebildiği tarih ve kuram karmaşıklıklarını irdeler iken yerden yere vuran aşağılayıcı davranışlar ile düşmanca eğilimler dürtüsünü doygunluğa ulaştıracaktır .

              Bu davranış biçimi zamanla alışkanlığa dönüşecek ve bu alışkanlıklar alt bilincin doyumsama merkezini etkileyen orgazmlar yaşatacaktır ve de sürekli yaşanan bu orgazmlar alt bilincin ihtiyaçsal alışkanlıklarına dönüşecektir.

              Bireyin geldiği bu noktayı sürdürdüğü alan sosyal paylaşım ağlarında kendisine ait olmayan bir profil de isim ve resim ile oluşturduğu hesaplarda yaşayacaktır. ilk zamanlarında çoğunlukları etkilemediğini fark etmeye başladığında sahte hesabına gizemli ve filozofik bi yabancı, tanınmayan az ünlü birisinin bilgilerini aktararak ilk izlenimi dikkat çeken biçimde süslemiş olacaktır.

               Sonraları da bazı bilgisel paylaşımlar ile çoğunluğun dikkatini yoğunlaştırabileceği tarihsel ve kuramsal sorunlar üzerinde aykırı fikirler üretip onlar ile kendi olmayan benliğini ortaya koyacaktır.

                Bu oluşturduğu sahte hesap ile kimliğinin gizli kalmasının verdiği öz güven abartması düşmanca eğilimleri ile canavarlaşmış yanını özgürce kullanacağı ortamı oluşturmuş olacaktır.

               Artık alt bilinci baskılayan rahatsız edici etkisinden bir nebzede olsa kurtulmuştur fakat sürekli bastırdığı bu tehlikeli dürtülerinin özgür kalmasının ileri de doğurabileceği sonuçları belirtmek isteyen ,üst bilinicini baskılayan şekline dönüşüm yapmıştır ve sanal ütopyasını aktardığı sanal dünyada karakterler sahtede olsa dahi kendi kurguladığı ütopik dünyasından daha gerçektir.

               Bu yeni oluşturduğu sanal dünyasında görüşlerine katılan ve destekleyici fikirler sunan katılımcılar ile koşturduğu bir aktivite başlatmıştır artık ve bu durumda dürtülerini sevinç ve heyecanlarla örüntülediği kitlelere seslenme ,onlara kendi fikirlerini dinletme ve öne sürdüğü konulara katılmaları ile birlikte kitleleri arkasından sürükleme psiklolojisi egosunu tavan yaptırma noktasına getirmiştir.

                Yükselen bu ego değerleri alt bilinicin düşmanca eğilimleri ile birleşince de üst bilincin ve öz ben mantalitesinin pasifize edildiği kişilik deformasyonun tamamen yaşandığı farklı ve özünden tamamen uzaklaşmış yeni bir kişilik yapısı koymuştur ortaya.

                Bu kişilik yapısı karşıt görüşleri aşağılayan onları dinleyip irdelerken yerden yere vuran sonrada etrafından uzaklaştıran erdem dışı şeytani bir yapıya dönüşmüştür.

                Bu kişilik yapısı deformasyonu doğurtusu psiko nevrozu bireyi öyle bi duruma sokmuştur ki kendisini tanrı olabileceğine inandıracak kadar tedavisi imkansız duruma getirmiştir.

               İçinde bulunduğu durumu kısım kısım algılarken alt bilincin öteleyen ego sevici baskısı iyi ve kötü analizinde çözümleme yapmasına geliştirdiği prensipsel nedenleri izin vermez.

              Kişinin tanrısal özellikler taşımaya başladığını düşünmeye başlaması sosyal ağlarda oluşturduğu sahte hesap ile farklı görüşlere karşı çemkirmesinin rahatsal özgürlüğü ve bu özgürlüğün getirdiği serbest davranış biçimi sınırsızlığının aşırı uçlaşması sonucu dilediği şekillerde küfür etme, aşağılama ,hor görme davranışlarına gelecek aşırı eleştirel ve hakaret içerikli tepkiler sonucunda hiçbir şekilde etkilenmeyeceği sahte profilinin kendi öz kişiliğine ait olmadığını inandırdığı telkin ile hiçbir şekilde duygusal etkileşime girmemesinin rahatlığı başka merak ettiği kişilik biçimlerinde yeni sahte profiller oluşturmasına etken olacaktır      
               
               Bu kişilik biçimlerini idealist karakterlerin sabit ideolojik fikirleri üzerinden canlandıracaktır. İlk saldırılarda o kişilik yapısı ile ortaya çıkan etki tepki gözlemleri analizlerinde sınırlı şekillerde kısır sonuçlar getirmesi artık rutin didişmeler olarak görmesine etki edecek ve kendi açtığı tartışma konuların da kendi yönlendirdiği karakterlerle duymak istediği sözleri yazacak ve buda o ağ da ki katılımcılar sadece izleyenler tarafından okunmasını hedeflediği şartlanması olacaktır.

                Ve okudukça sahte profilden dökülen yazılara izlekçilerin inanmasına atacağı kahkaha sevinimlerinin kişiliğinde orgazm doygunluğunu yaşatırken insanların ilkel yaratıklar olduğunu düşündürmesi ve bunun devamı olarak kendisinin ne kadar akıllı ve zeki biri olduğunu düşündürmeye devam ettirecektir.

                Küçük psikoz oyunlarını oynar iken farklı şeylerden zevk almakta isteyecek ,içinde bulunduğu cinsiyetin dışındaki karakterleri canlandırmak isteyecek, öncelikle karşı cinsin davranış biçimleri ve söylemleri ile ilgili dialoglar üretecek cümleler ile dialoga gireceği kişilerin düştükleri durumları ile alay ederken psikoz dürtülerinin içsel doygunluğunu dolu dolu yaşayacaktır.
             
                Ve bu çizdiği karakterleri oynarken bilinç altı dürtülerinin yönlendirdiği eşcinsel eğilimler merakı yanını da test edecektir bu aşamadaki karakterleri de canlandırırken etki ve tepki nedenselliklerin duygusal etkileşimi ile yaşaması her türde karakteri tanımış olması tecrübesine erişme sevincini içselleştirecektir.

                 sonuç olarak doyum sağlanamaz istekleri Alt bilincine özel bir insan olduğunun yerleşik kompleksini oturtacaktır.Düşmanca eğilimler ile gelişen dürtüleri diğer kişilere farkındalığını fark ettirmek için yine sahte bir profil oluşturacak ve bu profilin görsel yansımasını elit ve aristokratik şekilde dizayn edecektir.

                 Bu profilde canlandıracağı karakteri yüksek IQ lu ,sanat aşığı ,bir yanı psikanalist iken diğer yanı sosyolog ve gerçekçi etimolog ve bilişsel bilge rolündeki karakter yansıtmasını yükleyecektir. Davranış biçimleri ve söylemlerinin gerçekçi şekilde sahnelemek için ulaşabileceği tüm kaynakları sistematize biçimde kullanacaktır.

                Bu şekilde kendisini ortaya koyar iken bu durumunu destekleyen profil sahiplerine ulaştığında ;düşmanca eğilimlerle gittikçe çoğalan dürtülerinin doyumunu farklı orgazm şekli ile yapması kırılma noktasını getirecektir ve kişi artık psikoz kişiliğinin oturduğu deviniminde tanrısal özellikler taşıma yanılsamasını yaşatan düşüncelerini doğurduğu anıdır.

29 Nisan 2010 Perşembe

SOSYAL PAYLAŞIM AĞLARINDA ENGELLENME PSİKOLOJİSİNİN İÇ BASKISAL ENDİŞELERİNİN TEPKİSİNE TEPEDEN DALMA İRDELEMSİSİ

             bu sendromlaşma türevine benzeşen durumun blogsal içeriği taşıyabilme gerçekliği, pozitivist bakış açısı kriterlerine eş değer tutulabilir mi.? yada tutulamaz mı yergisi nötr oranda sıfır göreceli bakış açısında zaten pasiftir diyen alt bilincime danışmadan dayatmasını kınayabilirim de.
           
            Şimdi bu engelleme eyleminde eylem sahabı ” zat” ın tekno ilkel mantalitesinin popüler olma endişesi yaptırımı dürtüsü ile narsist eğilimli özsevici yanının, sindirim sistemi ekipmanlarında dolaştırdığı dışkısal maddenin diğer insan evlatlarındakinden daha kutsal vasıflar taşıdığını düşündürmesinde rol alan boktan etkenlerin kişisel gelişiminin eziklik psikolojisi çerçevesi ile kapsadığının açmazlarını dökmenin, onun düşmanca eğilimlerle gelişen algısal örüntüsünün karmaşık dolantılarını açamayacağının sabit fikirli değişmez psikozu gün gibi ortada iken eleştirmenin yada bu durumun etkisi ile ilkel hissi tepkiler vermenin görsel rezaletini duyumsayamamanın hissizliğini de kınayabilirim .
           
           Yoksa ben bu kadar duygusuz ve tepkisiz olma eğilimlerini mi kazandım tüm zaman boyunca..?
        
            onca katılım ve dialogların hiç mi hissel etkileşimi olmadı iz bırakacak şekilde de olsa.?
  
            yoksa bende mi öz sevici oldum fikrini sızdıran bir ışıkmı var .?

            bu ben olamam ki !

            bana ne ki !
         
            tekno primitif bireyin internet özgürlüğündeki google bilgeliğini tanrısal özellik diye millete yutturma çakma aristokratlığından .!!

            Bana ne bireylerin kişisel profil ve kendini ifade ettiği söylem sunumlarında bi karı düşürebilirmiyim endişesi koşturmacasın da, diğerlerini aşağılarken kendine aristokrat görseli sunumlarına eklediği müziğimle bilgeleşirken yücelmişim göndermesinden .!

             Bana ne hem ekşi sözlük kopyalama terimler ile kendini donatan google bilgesinin engelleme triplerinden ..!! “yoksa yanlış mı yapıyoruk.”

             Sen karışma üst bilincim sende azcık öfkelen artık hırs büyüt gözlerinde kutsal gurur yap yap ki sövüp sayabileceğin hakaretler büyüt kursağında.” ki yine yok bi kımıltı “

              bin kişiden üç kişinin engellemesi, hiç bir şey olmamalı. bin kişi ile anlaşabiliyorsan üç kişi arızalıdır deyip durma üst bilincim. üç kişide beş kişide adam yerine konmalı ve savaş açılmalı elden geldiğince verip veriştirilmeli.

             Yok mu bi kımıltı kusura kalmayın arıza olabileceğinize kanaat getiren üst bilincimin umursamazlığı bir gün sizleri de adam yerine koyarsa o zaman var olabilirsiniz şimdi zaten yoksunuz ki .!

                                          “ hiç kimsesiniz… !!”

18 Nisan 2010 Pazar

EŞGÜDÜMLÜ DUYULARIN ÇEMKİREN İNADINI ÖTELEYEN DUYGULARIMIN PÖRTLEYEN NEWROZUNUN KILGISAL SANRISI


               aşkın kararsız depreşken durumsalında askıya alınmış hislerin ota konma ürpertisini çoğaltan iç baskıları kararsızlıkları ile yüzleşmekten kaçarken inadına büyüttüğü özlemlerini sanrıları ile devingenleştirirdi.

               Daha doğrusu neye ya da kime ya da hangi vasıfsal nitelikleri ile başkalaşmış rutin aşk düzleminden sıçrama yapmış, havaya toprağa dört elemente aşık insan evladını mı arzuluyordu
            
              Öz ben'inden habersiz kim di ki bu .? gerçek aşkını bulduğunu düşündüğünde düşmanı ile kavuştuğunu bildiren gerçekliğini ortaya döken yanı neydi bu duygularıyla güdülerinin anlaşamadığı duyguları.? yok mu idi hiç ortak yanı .? tatmini imkansız güdülerin savruk düzensizliğini kontrol eden işbilir yaptırımı ne işler açacak daha başına.
             
             Elinde ki ile yetinmek, yetinirken de ciroyu artırmak yolunda yaşanılan her aşkın riski mi cazip yoksa iç arzuların açlığının doymak bilmez sızısı mı var yeni aşklar ile bastırılmaya çalışılan .

             Kim içinde ki konuşan .?duyguların değil mi yapma etme derken mantıksal nedenleri höyküren !

             ne zamana kadar sürer bu duyularının kılgısal aktarımı ne kadar daha özbenin kudursal dürtüleri ile başkalaşan yanını kamufle edeceksin. Yığınlar içinde iken yalnız kalan sen değilmisin ,sen değimlisin .? her aşkının bitiminde tekilleşen.

            Bilinç altımın zorladığı şartlanma empozesi ; götürdüğün sonuçlarda suni etkileşimlerin yapaysal ürünümü sün .?yoksa alt gerçekliğin de kılgısal payandalarını haraplamış güdülerin gerçekçi motivasyonu musun .?

            Nedir bu yalan konuşan yalnızlığın,çekince çoğalttığı ürkek atılımlarının çabalarında çoğalttığı riskleri refleks diye yutturamamasının inleyen adamın iç sızıltısını bastıran sebeplerimi nesin! .

            Bazen bir adam koşar içimde koşarda nerelere yetişir? düşlerin sınırlarını kırarda gider ucsuza. Ya sen neresindesin bu düşlerin yapay gönlüm?.çevresel görseller popülaritesı gündemleri aşığımısın.

            Nedir bu patlayan tutkusunda Sakladığın güdünün dürtüsel histeriği ?aç doymaz civcivlerin bağırtısı.! bastırılır da sürüklenip giden bitmezliklerin bıktırmaz döngüsü de daha ne kadar sarmalanırken karmaşıklıkların yiyip bitirecek seni.?

7 Nisan 2010 Çarşamba

EŞEĞİN DOĞAYA SALDIĞI GAZ IN DOLANIMINI HIZLANDIRACAK TÜRBÜLANS GÜCÜNÜN KELEBEK ETKİSİNDEN ÇIKARIMI


                  Eşeğin doğada bulunan bir bölgedeki türevi aynı olan otlarla beslenmesi sonucu organizmanın aynı besinleri almasından dolayı vücutta oluşmuş rutin bir çalışma olmaktadır. bu rutin çalışma eşit tüketim ve eşit gaz üretimini de beraberinde getirmektedir. ne bir eksik ne bir fazladır, iki günü bir birine eşittir .

               Eşek doğaya saldığı gaz partikülcüklerinin minik ve gözle görünmez etkileri olduğuna inanır, bu metabolizmasal etkileşime kutsal anlamlar yüklemektedir ulan demektedir bir kelebek kanat çırparak kasırga oluşturuyorsa dünyanın bir ucunda kesin benim çıkardığım gaz bulutcukları yeni bir gezegenin oluşumunda malzeme olabilir buna etki olarak bir içli içli anırsam ses dalgalarımla gezegen oluşumunu tetikleyecek ilk titreşimi yapmış olabilirim. zaten her şey ilk etkileşimin kıvılcımlarında gerisi kendiliğinden olacaktır diye düşünürken bu gazın çevresel dolanımı ile etkileşeceği durumu asil bir görev sayarken bu duruma tanrısal hikmetler yüklemektedir bazı da yoksa tanrı benimde fark mı edemiyorum diyerek hayıflanmaktadır.

               Ve eşek doğadaki tükettiği bölgeyi değiştirip farklı bölgelerde ot tüketmek için yüksek rakımı olan bir bölgeye intikal eder burada da hızlı bir tüketim sürecine girer . bu sürecin etkilerinin daha da güçlendirme ereği ile her zamanki rutin çalışmasına azcık hız katar derken otların arasında bugüne kadar görmediği bir ot çeşidi ile karşılaşır bu otun ne olduğu hakkında hiçbir fikri çıkarsayamaz. şu ana kadar gördüğü otlardan çok farklı bir görsel yapısı vardır. bu otu tüketmesi ile metabolizmanın rutin işlevini bozup bozmayacağında kararsız kalır çünkü “ Partikül giriş noktasının yüksekliğinin annulus hidrolik yarıçapına oranı hava giriş hızının partikül giriş hızına oranı, Vh/Upo, akışın Reynolds sayısı, Re ve partikül kütlesel debisinin akışkanın kütlesel debisine oranı (yükleme oranı), m, boyutsuz parametrelerinin değişimlerinin akışa etkileri  /Hp/L, partikül çapının annulus hidrolik yarıçapına oranı, dp/L, akışkan yoğunluğunun partikül yoğunluğuna oranı”nı düşünmüştür ve metabolizma farklı bir malzemeyi tüketmesi sonucu doğaya salacağı gazın bileşenlerinde de farklı maddeler eklenmesi sonucu gazın da moleküler yapısında oluşacak değişimin doğada paradoksal etki bırakabilitesini düşünürek doğanın yok olması tehlikesine birincil etmen olma ihtimalini reddeder.

              bu farklı otu ısırır ama çiğnemez sonra onu kimsenin görmeyeceği bir taşın altına saklamaya karar verir ve bir taşın altına koyar ve onuna önünden bir yere gitmez oracıkta beklemeye başlar .onu kimseye vermez ama bahseder sürekli olarak .
Sürekli olarak yaptığı işin ne kadar kutsal bir görev olduğunu anlatırken yabancıl ota da alaycı bakışlar ve sözlü ifadeler fırlatır.

              Bu noktada eşeğin saldığı gazın çevresel dolanımı vücuttan ittirilme gücü ile aynı oranda mı ivme etkisi gösterecektir yoksa eşekte gazı gibi sürec içerisinde mi yok olup gidecektir.?

              Eşeğin doğaya saldığı gazın özkütlesine hafifletme etkisi minimal değerlerle ölçülebilir mi.

             Eşeğin bölgesel değişim intikali sırasında harcanan güç ve enerjinin gaz salınımında performans düşüklüğüne etkisi ne derece azaltılabilecektir.?

21 Mart 2010 Pazar

NEVROTİK KISIR DÖNGÜNÜN PARADOKSUNDA HER NESNELE VE SOYUTLUĞA SAHİP OLMA TUTKULARININ DÜRTTÜRDÜĞÜ DÜRTÜLERİ


                   PRİMİTİF tekno donanımlı insan , düşmanca ve saldırganca eğiliminlerin sarmaladığı davranışlardan ,insan olabilme farkındalığına bir sıçrama yapabilir mi ,öz seviciliğinden sıyrılarak.
               
                   düşmanca eğilimlerini tanımaya ve bu sorununu kabul etmeye başlayan insan ,davranışlarının kendisi için ne denli zararlı olduğunu görmeye başlarsa ,bundan duyacağı rahatsızlık ve haksız olduğunun kanısına varacağı noktaya düşeceğinin yansımasını düşünerek,bu öz eleştiri fikrini her daim kendisinden uzak tutmak isteyen davranışlara sarılır .
             
                    içimizdeki hayvanın ,vahşi davranışlarının ölçüsüzlüğünde ,hiç bir kuralı tanımama ve bir dur diyenin olmayacağı düşüncesi ile düşmanca yaklaşımlar olarak algıladığı tüm dışsal tepkileri ile saldırmada hissedeceği rahat olma hissi ,kendi öz benliğinden uzak vahşi davranışlara dönüşen bir güdüyü arsızca motive edecektir .
             
                    öz severliği sonucu ; kendi içselinde görkemli ve düşünemediği kadar sınırsızca heybetli fakat dışsallığında ezik ,saldırgan düşmanca eğilimler içerisinde olduğunun yansımasının bilincinde olmadığı bu insan kendisinde gördüğü görkem ve büyüklük duygularına ulaşamadığını düşündüğü bireylere küçümseyici bir açıdan bakar .
                fakat bu davranışlar içerisine girerken de bu tip insanlar da ;kendi nevrotik sorunlarını çözümleyemezcesine bir durum yansıtır ve ters orantı ile de düşmanca eğilimler içerisinde zannettiği bireylere de öğütler verir.kısıtlamalar getiren şartlarla kişilere sözlü yada davranışsal olarak tehditler de savurur
             
                    bu yapıdaki insanın ; kendi kısır döngüsünü görebilmesi, algılama duyularının kendi öz eleştirisini yapabilmek anlamında açık ise mümkün olabilecektir ki ;bu duyguların körelttiği düşmanca eğilimleri imkansız kılmaktadır......
             
                   kısır döngü içerisinde ki , bu kişinin ;tarz olarak benimsediği ve tecrübelerine dayanarak geliştirdiği ,kendi kendisini anlamaktan kaçınma mekanizmaları kendi bozuk davranışlarını nasıl işlediğini anlamasında hiç bir süreçte gelişim göstermeyecektir.

                    sonuç olarak bu kısır döngümüzü kırabilmek için öncelikle farkına varmak ve farkına vardıktan sonrada . bu davranışları yok edeceksek ; bu hamlede açığa çıkan boşluğun yerini doldurabilecek nesnel yada olgusal davranışlarla yer değiştirecek yada açığa çıkan boşluğu doldurmak anlamında ki bir girişim ile olabilir ki .
                ne olabilir..? bu açılan boşlukta doldurulması zorunlu olan açıklık .?

                şu olabilir belki de insan olmak adına ilk atacağı adım insanları sevmekle başlayabilir ,yalnız özseviciliğini bir seviyede tutması gerekmektedir .bu seviyeyi aynı derecede devam ettirir ise aynı kısır döngüye giriş sendromu yine kendi nevrotik durumuna sokacaktır.

                 çevreninde bu yansımalarına alkış tutması yerine, en sevdiği kişilerin tatlı ve yapıcı bir tarz ve yumuşak bir üslupla kendisine ,ufaktan ufaktan sözlü yada davranışsal ifadeler ile hissettirmesi en başta gelen ikincil davranışlar olmalıdır.
           
                 ikincil davranışlarda kişinin kendi özbenliği ile benzeşmeyen zıtlıkları vardır .

                 kişi istediği zaman insancıl olabilmekte ,istediği zamanda hayvansal güdülerinin dürtüsüne dürttürülmektedir.

                 bu dürtülme bazen ya dürttürme yada dürttürülme olarak kişiyi farklı farklı çukurlara ittirirler .
                 bu çukura giren kişilik üzerinide kapatırsa osho nun egolarıyla ,sigmund freud da gelse çözülmez artık.

16 Mart 2010 Salı

İLK BİLGİN LEONARDO DA VİNCİ ve HAYRANLIĞINA KARŞI GELİŞEN TERS FİKRİ ORANTIM


                       Hayranı tarafından iyi bir inceleme ve gözlemi sonucu oluşturduğu bu eserde yazarın hayran olduğu noktayı tam olarak kavrayamadım. .daha çok sürekli vurguladığı çağındaki eğitim ve bilim yetersizliğinden dolayı da vinci deki kendisini geliştirmesine olan hayranlığı şeklinde idi .

                        Ve da vinci kendisi ile ilgili herhangi bir not bırakmamış .kendisini tanımlayan bir yazı yada biri ile konuşma şeklinde .devamlı şekilde çağındaki bilimin yetersizliği ve buna rağmen kişinin kendisini çok iyi bir şekilde yetiştirdiğinden bahsediyor fakat tamamlanmış bir eseri yada tam olarak resimleri bile yok.
bir insan hem tıp alanında ,hem mühendislik alanında ,hem astronomi alnında,hem felsefe alanında, hemde sanatsal alanda başarı gösterebilir mi..?

                         yazarın araştırmalarında ,eline geçen sayfalar halindeki notlar ve çizimler sonucunda bu yanılgıya düştüğünü gördüm ve sadece çizimler vede yazılar var, gerçek alanda uygulanmış bir nesnel yok.
bir sanat işi verilmiş kendisine bitirmesi dahilinde eline geçecek şartlarla ilgili bir anlaşmada yapmış ve bu işi yarıda bırakıp kaçıp gitmiş ki bu eseri tamamlamış olsa tarihte adının anılabileceği bir fırsat olabilecekken tamamlamadan kaçmış yani onu resim yada başka alanda bir başarıya imza atarken tanıklık etmiş kimse yok.ve hayranlık duygusu hala devam ediyor yazarın.

                   monaliza yı resmederken kimse görmemiş mona liza nında kim olduğu belli değil diğer sergilenen eserlerininde kime ait olduğu pek belli değil.

                 yaşadığı çağ ve bulunduğu ortam olan floransa da zaten tüm aristokrat ve kültür düzeyi yüksek insanların yığıldığı bir şehir de yaşamış .

                30 yaşına kadar hiç bir eğitim almamış sadece dedesinin öğretileri ve otuz yaşından sonrada bulunduğu ve çalıştığı ortamın etkisi ile konuşmalar şeklinde ki sözleri dinleyerek kendisini yetiştirdiğini düşünüyor yazar ve buna da hayran.

                 yine yaşadığı çağda halk hastalıktan kırılıp geçiliyor ve aristokrat burjuva da gösteriş ile beraber gelen sanat arzusu ve yunan bilimine duyulan hayranlık ve yine eşcinselliğin gizli bir şekilde şehirde yaşanan bolluğu ve da vinci ninde parlak ve güzel bir genç olmasından dolayı konuyu ilişkilendiren yanı .

                 tüm kitabı okuduktan sonra zamanının önde gelen aristokrat erkekleri ile yaşadığı cinsel birliktelikten edindiği karşılık olarak şu anda eserleri olarak gördüğümüz kendisine ait olmayan eserlerin yanlış yansıması
             
              yazar eline geçen da vinci sayfalarındaki çizimler ve yazılardan yola çıkarak hayranlık duygusunu sıklıkla belirtiyor .


                o çağda da eşcinsellik kabul görmeyen bir seçim olduğu için elbet ki evli olan toplumun önünde giden kişiler bir şekilde da vinci ile yaşadıkları beraberlikleri sonucunda kendilerine ait olan bu bilgileri ve yazıtları bir şekilde ona bırakmışlar diye düşünüyorum.

                da vinci beraber çıraklık dönemi yaşadığı arkadaşı ile aynı ortamda birisi hiç olmamış gibi geride kalır da;diğeri alır başını gider mi sanat alanında .

                ve diğer iş arkadaşı olan, da vinci den hiç mi bahsetmez. aynı yeteneklerde ise.ve bulunduğu yerde meslek olarak edindikleri ressamlıktan para kazanma yolu var iken herhangi iş alıp ta bitirmiş değil .bir şekilde geçim sağlanmalı en azından kişide bu ressamlık yeteneği var ise .

                bir noktada freud un eleştirisi haklı gibi da vinci hakkında .bir kavramı yanlış kullandığı için freud un eleştirileri gerçekliğini yitirmiş ama yazarda oluşan bu hayranlık duygusuna karşıda bu türde yorumlarım gelişti

14 Mart 2010 Pazar

ARDIŞIK TANIMLAMALARIN ZİNCİRLEME SİRKÜLASYONUNDA YIRTIK DONDAN ÇIKMA SENDROMUNU İRDELEME ENGİZİSYONU


                  anlamların ,kavramlarla sarmallaşmasının reaksiyonundan açığa çıkan, felsefik yapıya dönüşen ,normal normlarının dışında devingenleştiği yansımaları olduğu sanılan cümle kalıplarını ,alt kültürel sabit değerlerde analiz etmeye girişiminin geri tepkimesi sonucu ;bir üst kültür eleştirel değerlendirmesine alınmış yansıtması aslında, bir üst kültür ve alt kültür içerisinde değişkenleşen sürecin farklılaşma karmaşasımıdır ...?

                 aslında türeyen bu davranış çeşitliliklerinin ,nedenselliklerine inmeden görsel yansımasını yırtık dondan çıkabilme yada yırtık dondan çıkma şeklinde deyimselleşmiş tanımlama ile ifade etmeye çalışmanın kolaylığı ile ; üst kültür varsayımına duyulan özlemde ki içsel çekimin .sabit değerlerde çakılı kalmış bireylerin nazarında bu şekli ile algılanmasına etken olan ,çağdaşlaşma sürecindeki küreselleşmeye zorlayan baskısına karşı durul biçimini ortaya koyma aptalsallıkları mıdır .?

                 verimsiz getirisi olan bu davranışlarda , doğduğumuzdan bu yana örgülediğimiz kişilik potansiyelimizi oluşturan merkezden uzak davranışlarımıza gerçek anlamda bir dur çekip ;her hangi bir zamanda yeniden doğmayı seçip kendi özseverliğinden çıkan düşmanca eğilimlerle bezenmiş meydan okuyuşuna karşı çıkmayı içinde bir zorunluluk olarak hissedebilir mi .?

                  nefret ,korku,acı,savaş ve umutsuzlukların örgülediği fikir yapısının davranışlarda etmen olma nedenlerinin,yanlış anlaşılma olumsuzluğuna götürecek etkenler olarak düşünebilir miyiz ..?
genel anlam da mesajlar içeren cümle örgülerinin ,yeni biçimlerine karşı geliştirdiğimiz ön yargılarımızı bir noktada durdurup ;geleneksel yapımızın çağdaşlaşma sürecine giren toplum içerisinde yerimizi alma adımında bir öz anlama ve içine sindirme gereğini hissetme dürtüsünü bilinçaltımıza yerleştirememe mantığından kurtulabilme olasılığı imkansız mıdır..?

                   kendi içselliği ile barışık olmayan bireyin kendi varoluş sorumluluğuna geçerli sayılabilecek doğrusallıklarla iç içe uyuşan var olma nedenini anlayabilmesine engel olan özseverliğinin düşmanca eğilimlerle algıladığı ön yargılarından sıyrılıp ta ;kendisinde olumlu davranışlara doğru gelişim gösterebileceği değişime ; ne oranda engel olmuştur ,hayvansal dürtüler barındıran bu davranışlarına ...?

                  düşmanca eğilimlerinin gittikçe sıklaştığı dönemde kişi ;bir buhran geçirme süreci başlatır ve bu süreç suni dir .bu olumsuz davranışlarını kendisine ait değilmiş yansıtmasına girebilmek için uydurduğu sudan bahanelerdir ,sessiz sakin ortamlardan duyduğu bir nefret barındırır içerisinde . bu nefretin olumlu iletişimler kurabilen bireylere doğru çevirmesinin asıl nedeni ;kendi içinde düşmanlaştırdığı duygularının kendi iyi yanlarını ortaya koymasına engel olması şeklinde de söyleyebiliriz .

                algılamaların birikimlerle bileşkenleşen yanları vardır .birikimler belli bir noktaya geldiğinde kişi yeterli olgunluğa ulaştığını düşündüğü anda .olgunluk süreci gerilemeye başlamıştır .olgunluk belli bir noktada durma gidişi değildir .devamlı bir sürekliliği olan, durağan olmayan, değişen toplum içinde hatta küreselleşen dünya içerisinde ona paralellik gösterebilmeyi de kapsar .kişi bir nokta da durupta çevresini algılamaya çalışırken kendisini geçip gitmişlerin davranışlarında ve fikirlerinde bir yabancılaşma görür .bu yabancılaşma kişinin kendi özbenliği ile dir aslında. durağan olmayı seçmiş ,belli kriterleri düşünce yapısı olarak benimsemiş ve bu kabul ettikleri hakkında hiç bir gelişim göstermemiştir .fikirler yada ideolojiler bile değişim sürecinde iken bu çakılı kalmak niye ki ...?

8 Mart 2010 Pazartesi

ORTAMLIK KONUŞMA ÜSLUBUMUZ İLE İÇİMİZDE KONUŞAN DÜŞÜNCEMİZİN ÇELİŞEN KARMAŞASINDAMIYIZDIR..?


               yoksa düşündüğümüz gibi de konuşabilirmiyiz..? ya da yapay üslup içinde mi belirleriz konuşma tarzımızı ,ortam değişkenlerine göre.?

               çağdaş toplum kurallarını görsel trip davranışlarında özdeşleştirme çabasında olanlar içlerindeki ilkelliklerini nereler de açığa çıkarırlar..?

                bu bir nevi pot kırmak mıdır..?

                düşündüğü gibi akabilir mi sözcükler dillerinden ..?

                yoksa bir yontulma sonunda mı son şeklini almaktadır.?

                gerçek yansımayan davranışlarda ki sahtelik, anlamına giremediği cümlelerin şekline ters tokat vurma çabasında iken mi gösterir kendini..?

                konuştuğum yada yazdığım ,tarzım ile düşündüklerim bir dir demek ne kadar doğrusal yansı içerisindedir.?

                bu önermenin arkasına saklanmak ne gizlemektir aslında yoksa düşündüğüm gibi konuşamam yada davranamam demek cesaret mi isteyen bir davranış biçimidir..?

               pozitif enerji yoğunluğu içinde görünen davranışları.söylemleri ve yaşama şeklinde olanların düşünceleri de aynı paralellikte olabilir mi .?

               bir istisna mıdır.? yada genelleme içine girebilir mi..?

             sahte düşüncelere verilmeye çalışılan anlamlarla oluşturulan cümlelerin sahte cazibesi olacaktır ..yalancı gülüşler ,yalancı mimikler yapmacık kalırken .kibir ve gururun ağır gölgesi tüm ağırlığıyla çevresinde konuşlanır.

               o tüm çıplaklığını sunduğunu zannettirmeye çalışırken yüreğinin her zaman kirli izi kalır tüm yürüttüğü sahteliklerinde.

               belkide bir karmaşa yoktur sadece çelişen ortamlar arasında geçiş yaparken ki aldığımız görsel davranışların yansımalarına verilen anlamlardır farklılık gösteren.

               konular hakkında yorumlar belirtirken savunduğumuz fikirleri ne kadar da kendimize aitmiş gibi bir görüntü oluştursak da yine bu tutumlar düşüncelerimiz içerisinde, çoklu çelişkili ifadeler ile farklı önermeler içerisinde değişkenlik gösterir .fakat biz bunları her daim içimizde tutarak çizgimizin dışında bir farklılık göstermemesi için olabildiğince saklı tutma çabasında oluruz ve gün gelir ki bu tutumumuz monoton döngüsüne  girdiğinde dahi asla dışa vurmama inatçılığını da sürdürecek bir kısır döngüyü sürdürürüz .çünkü bizi korkutan bir iç baskı vardır kendi kimliğinin dışında bir çizgi çizme korkusunun sabit fikirli devamlılığıdır .ortamlık konuşma üslubumuzu etkileyen bilinçaltımızda yerleşmiş derin etkisi de vardır toplumun farklılaşan davranışlarının.

                toplum davranışlarının bilinçaltımızda çizdiği kriterlerinin derin etkisi ,alacağımız tepkilerin orantısıyla da farklılık gösterdiğinde, kişiliğimizde değişken ortamlara uyan bir çizgide ise zamanın değiştirdiği ortamsal davranışlar içerisinde de davranış yeniliklerine gireceğimiz bir kırılma noktası oluştuğunda, bu kırılma noktası ince hesaplara girmeden direkt bir yansıtma içerisine odaklanacaktır

                 oluşum gösteren her türlü yeniliği olduğu gibi yansıtacağızdır ki yapımız bu formatı destekliyorsa :bir takım göndermeler içinde iken kişilerle konuşulan konuların arasında onlarla yapılan alayların karşısındakinin farkında olmadan sürdürmesi de ve buna katılan kişininde hangi sularda yüzdüğünün bilincinde olmaması ve ona yön veren kişinin de kendi egosuyla çelişen bir davranış bozukluğu reaksiyona girdiğinde düşündüğünü direkt söylemeden ve hissettirmeden davranışını sürdürebilir .kendine cephe aldığı tarafı ile içindeki doğruların analizsiz yönünde gitmekte olacağı için karmaşasını da çözümleyemeyecektir.

                 ortamlık konuşma üslubu diye bir kavramı ne için kabul edemeyiz .?

                  yoksa kendimize ait olmayan bir dil yapısı kullandığımız için olabilir mi .?

               dışsal yansımızın gizli  içimizle zıtsal çakışmaya girdiği zamanlar da olmaktadır ama önemli olan kişilerde uğratabileceği hayal kırıklıkları yoksa içi başka dışı başka bir insanın kendine ihaneti olan iç çatışması kendini tüketir ne kadar da umursamaz görünse de :)

               konuşan kim.! içimizdeki kendimiz mi..?

                 yoksa çevresel yada ailesel etkilerle edinilmiş bir kişiliğin negatif uzaklıkları mı kendi ile yabancılaşan ...?

                kim ki ..?ego olarak kazanılmış dizginsiz tutkular mı..?

               yada ön planda sergilenen gövde gösterilerimi ?

               ne çılgınlaştıran ..? sımsıkı tutamadığımız duygularımız mı ..?


               konuşan kim..? kim bu içindeki yabancı..? kim bu seni bu kadar insan olabilmekten uzakta davranışlara boğan ..?kim..?kim..?

               kişinin özbeni ile görsel kişiliği arasına çektiği perde yada bu çok kalın bir nesnel ise duvar da diyebileceksek bu nesnelliğe . kişi değişime açık olmayan sabit fikirler içerisinde örgülemişse, tüm esneyebileceği noktaları ,elbet ki; hiç bir durum da kendi iç sorgulamasını yapmayacak ve böyle bir düşüncenin olabilirliğini reddedecektir.

              çünkü kişi kendisini soyut kavramlardan olabildiğince ayrıştırmıştır .görsel olarak soyut kavramlardan dem vursa da bu kavramların anlamlarını iç çatışmasına sokmamaktadır aslında .ve tutarsız davranışlar içerisine sokmaktadır zihnini ve kısmende olsa bu tutarsızlıkları az bir oranda yansıtmaktadır .

              görsel davranışlarında popülaritenin en son noktasında ki oluşumları her zaman konuşma zemini olarak sunacaktır ve bu girişimde katılımın olacağı yada olmayacağı zamanlarda olacaktır.

             katılım olduğu zamanlarda kişinin psikolojisi tavan yapacaktır ve kabuğuna sığmayan hareketler içerisinde sevinç tepkileri ile şımaracaktır.

            katılımın olmadığı zamanlarda ise kendince geliştirdiği davranış anormalliği içerisinde tarz olarak oturttuğu çakma nick lerle saldırı yaparak bir iç rahatlama yoluna gidecektir.

7 Mart 2010 Pazar

KALAS KAFAMIN BUDAKLAŞMIŞ SABİT REAKSİYONLARINA ÇIKARDIĞIM TEPKİMELER


küresel yansısının değişimine kurban olduğumun etkileşimi.toplumsal birleşimleri nasılda farklılaştırırken başka bir döngüsüne eviriyorsun.

ben gelişmem ben değişmem ben kalasım derken yani diğer anlamda sabit fikirliyim değişimsel döngü de bilmem ,bilsem de yapmam derken. girdiği yansısal etkileşimin reaksiyonundan değişkenleşen yanını bile farketmeyen yurdum maho su.sen; sabit fikirliliğim içerisinde aynı baltayım. derken bile değişimin ayrıntılarda başladığının nasıl farkına varacaksın. bu bir döngüdür değişmez ve dur durak bilmez. o değişir gider değişirken de etkisini vurduğu yansılara karşılık gelenlerde başlatmıştır döngüyü. belki sende anında görselleşmez belki fikirlerin yine sabit gibi durur ama ayrıntıları hızlı algılayanlarda hızlı olur bu değişim. kalas biladerlerim de ise ağır ağır olur ama tekerrür devam eder .

bu bi tekerlektir döner durur sen önüne de atlasan dur lan filan desen , dönme diye; o seni de alır altına ve diğer taraftan çevirmeye başlar. sen karşı durduğunu zanneder iken bi ton dönmüşsün bakmışsın ki bi mücadele içinde iken karşı olduğun şeyin ( azimle yırtınan idea ) savunucusu olmuşsun ve tekerlek dönüyor ve sende onun dönmesinde moment etkisi yapıyorsun yaparken bir de sana karşı duranları algılamakta zorlandığını düşünüyorsun.
hayat yoksa ;
--psikolojik ruh gelgitleri arasında zıt kutupları olduğunu zannettiğin özbenine bir çemkirmedir...?
--düşmanın olduğunu düşündüğün yeldeğirmenlerine geliştirdiğin iç savunman mı .?!

yoksa ları çoğaltılabilecek cümleler zenginliğimi..!?

aslında hayat malzemeleri bol oldukça fikirleri habire savurtulabilecek bir ham madde ve ürünleri de işte bunlar ..!!!!!!!!!!!!!!!!!!

5 Mart 2010 Cuma

UÇURUMSAL FARKLILIKLARIN İZAFİ DÜZLEMDEN KUŞBAKİŞSAL İZLEKLEDİĞİM FARKINDASILLIKLARININ FARKINI FARKETME FARKLISALLIKLARI


bir çöp arabası arkasında asılı durup insanların artIksal yığınlarını bir sanat eseri edası ve titizliği ile duygusal yaklaşımının kattığı içsel değerleriyle kutsallaşan çöp poşetlerinin anlamlar yüklendiği nesnelliğinin son yolculuğunda kazanacağı yeni yeni ortam ruhunu soluyacağı ufka doğru, leş kokusu sarmış çöp kamyonunun içine yerleştiği noktada.
ve o anda da mercedesi ile oradan geçmekte olan engin bir maganda bayanın akşamdan birikmiş sigarasının ziftli yığınsallığının akciğerinden boğazına tırmanışının sürekliliğini hızlı bir müthiş refleks hareketi ile çöpçünün anlamlı ilginç bakışları arsında hark hurk seslerinin çalkalandığı kokuşmuş ortamı yırtan tizi ve bası ile beraberinde getirdiği eko ile balgam tortusunu hiç bir özen,itina ve bir nizam içermeden çöp kutusunun bulunduğu ortamında kutsallığına önem vermeden tükrük bezlerininde salgılayabildiği kadar sıvısının yardımı ile püskürtmesinin etkisinin özgür davranışında çöpçüde büyük elektriklenmeler yapmasının çöpçüye derin bir aşk kırıntıları değil de :kırıntıların tamamına eriştiği anda.

iki taraflı etkileşimler barındırmayan tek taraflı platonikleşen aşksal bir durum halini almaya başladığı bütünlüğe doğru giden aşk polemiğinde farklısallıkların uçurumsallığına doğru hızlıca itme kakma durumunda kendini açıkça gösterecektir.
duygular bütünleştikçe ama tek taraflı ise de bir hesap makinesi bu farklılkları matematiksel işlemlerle çözecektir ve uçurumsal farklılıklarda ortadan kalkılacak bir ön sıçrama yapılacaktır.
içinden çıkılamıyan aslında kendi karmaşıklığımızdır .yalnız düşüncelerin uzun zamanlar içinde yayılan geniş görüşleri vardır bu görüşler ta içimizde oturmuş beklerken hep üstlerine çektiğimiz brandalar vardır ,o brandaların altından seyredemeyiz dünyayı ve algılayamayızda her şeyi, var olan yok olan kendimizken kaybolup yok olanın branda olduğunu zannederiz.
farklıkların özümüzden türettiğimiz ikinci söylemleri birinci olan içimizdekilerle deli dolu kavgalarının çoğalan isyanından kaçan söylemlerini basitleştirirken ,sözlerin bazen hırçınlaşıp yönetimimizden ayrık seyrinde başı boş didinmeleri her türlü olumsuzluğu genişleten etkisini çoğaltırken akıp giden sürekliliğin orta yerine çaktığını düşündüğü kazığın halüsülasyondan ibaret olduğunu görmedikçe yırtınan kelimelerin havada toz bulutu bile oluşturmadığını görememenin izafisinde çakılı seyredecektir.
uçurumsallaşan farklılıkları oluşturan zihinlerde farklılık etmenleri sarmalamış etkileri ile dolanıp durur yalnız gezendir, toplum içerisinde iken .

yapayalnız görsellik sarmıştır, maddenin çokluğundan türeyen nesnellerin etkisidir, bireyselleşmeden toplumsallaşamaya çalışan yanımız.
uçurumsal farklılıkları içimizde oluşturduğumuz kısır döngümüzle yoğururuz ki ;gittikçe de uzayıp sünen nevrotikliğimiz olduğunun farkında olmadan ,kısa saldırılarla hiddetleşen yanımıza getirdiğimiz şiddeti görmeden uçarız kaos boşluğunda .

yörüngesiz ve amaçsız savrulmuşusuzdur. bir o yana bir bu yana ....

öfkemizle büyütürken insan olamamının negatifleşmesine ,bütün davranışlarımızın kaoslaşan paradoksun da oryantal oyunlarımızla , raksederiz .

( çöpçü ne alakaydı ki. iş olsun işte )

ZİHİN GÖÇÜM....................


kendini tüm sosyal ortamlardan görsel olarak uzaklaştıran insanın beyin evinde bir odalık mekanında yalnızlığını sorgularken ,sosyal olguların davranış biçimlerine getirdiği açıklamayı sıra sıra dizdiği farklılıkların,yığınların oluşturduğu bütünlüğün,karmaşık görünen iç devinimlerini ,farklı mantıkların farklı değişkenler içine girdiği rollerin;basit yada karmaşık görünen çizgilerinin netleştiği noktalarda bir amacın yada amaçsızlığın sürüklemesini tarihin tekerrürüne iliştirme yakınlaşması bazende dengesiz ölçülerin özbenle kopuklaşmasını bir nedene bağlama sonuçlandırması kimi zaman en başa döndürmesi ile döngüleşen fikirlerin tutulmaz yanlarını yakalamak için koşturmaca ile geçerken;


bir yanda da : kendini sosyal ortamın en merkezine kitlemiş bireyin ,yaşadığı ve koşturduğu tüm aktiviteleri ,yaşadığı çağın tüm görselliğini yansıtırken ,zihninde yalnızlaştığı beyin evinde sınırları olan dört duvarı ile kendini yaşayamadığı sıkışık benliği vardır.

çabaları ve toplumsal hedefler için koşturan bireylerin, kendilerini yaşayamadığı benliği küçük çocukluğu ile oturmuş bekler.
üzerinde durduğum bireylerin küreselleşme ile değişkenleşen yapıya girerlerken de kendi özbenliğinden uzaklaşan yabancılaşma ile beraber bulunduğu toplumların oturmamış yapısı içinde bir karmaşıklık da kendilerini kapital anlamda bir nesnelliği hedefleyerek bilinç ve iç sorgulamadan uzak hayvansal dürtüleriyle yaşamaya başlayan teknolojik ilkel bireyler olduğunu anlatmak istedim.

düşünsel fikirleri reddedici sadece görsellik üzerinde ağırlaşan yapılarının peşinde koşturuyorlar.

insanların bir arada toplandıkları dostluk çemberi sohbetleri geride kaldı . tarih bu sefer eski tekerrürünü yapamayacak. çünkü; fikir konusunda bile hazırcı olduk. önde gidenlerin ağızlarından çıkanlardan başka tekrarını yapmayan fikirlerin kısır döngüsü ile örülü bir yaşam platformundayız şu anda ve sonuçta belirsizlik görseli ve imkansız gelen düşüncelerin olabilmesi olasılığı çok zayıf bir ihtimal diyebileceğim
hayvansal güdülerin ön plana çıktığı alanlarda kendimize ait olmayan parçaları sunduğumuz yansıması mı olmaktadır.??

bencilce davranışlara girdiğimiz durumların çirkin görselliğinde hangi katkılarımız ağır basmıştır .?

hangi nedenler gerçeklik ifade edebilmiştir sahteliklerde ..?

bahanelerse daha ne kadar koruyabilir kaçtığımız kendi özbenliğimizden .?

KÜRESEL DEĞİŞİMİN DENGESİZ YAPILANMASIYLA KAOS A GİREN SOYUT TOPLUM SORUNSALINA ALTERNATİF SUNU OLARAK QUANTUM TEOREMİ


teknolojik gelişimin sarmaladığı kitleleri ; ciro amacı ile yeni ürün sunumlarını son sürat tüketime zorlanan dirençsiz kitlelerin düşünsüz kabullendiği şartlanmalarıyla sürüklendiği alışveriş çılgınlığı görsel davranış şekilleri olarak kalıplaşırken kişilikler de, bilincin kökleşmeyen inancının yüzeysel tutunmaları kırılgan ve kaygan bir zemin üzerine temellenir .

yansıtan ve içinde özümsemeyen yapay kişiliklerle soyut toplumu ; sahte toplum imajına sürükler.

bireysel ilişkiler gittikçe bağını koparan değişimine girer ve kalabalıklar içerisinde yalnızlık çekmeye başlayan hissini bastırır insan ve psikolojik yapılanmasında psikoz durumuna girer birey.

sermaye sunumunun dev dengeleri de rekabet ortamında aşağı yukarı dalgalandıkça yansısı ekonomik denge üzerinde temellenmiş bireylerde gelgitli psikoz durumlarını tetikler ve bunlar içe bastırıldıkça biriken psikoz bozukluğu farklılaşan kişilik yapılarını değişik alanlarda sapıklaşan yada özgüvensizleştiren sunularıyla farklı farklı açığa çıkarmaya başladığı dönemleri gözlemleyen sermayenin çözüm sunusu yansısı algılanan QUANTUM teoreminin dalga dalga yaygınlaşmaya başlandığı bir dönem içerisindeyiz .
kendi kendine mutluluk ve hedef şartlanması telkini verme gazı felsefesi ile paradokslaşan soyut toplumun çıkar yolu olarak kabulleneceği bu düşünsel ideasının temelsiz olması uzun süreli bir çözüm olmayacaktır.

küresel kriz in etkileri değişim içerisine giren farklı yapılanma sürecinde ki toplumların kökleşmemiş yeni temelleri için bir süreliğine anlık geçiş yaptırsa da yapaylıktan öte gidemeyecektir.

sorunun kaynağından uzak çözümler ile her zaman insanoğlu uğraşırken akıp giden zaman içerisinde en küçük rolleri ile her olumsuzluğu bir şekilde kabullenerek zaten sürdürecektir.

fakat bireylerin artık bu süreci atlatmalarında zorlanacakları korkusu ile üretilmiş felsefik teorem yansısı ; yerküreyi inandırmaya zorlayan bir dayatma ,sürekli güncel olarak kişilere sunulmaktadır.

ve kendi kendine telkinlerle insanlar inandıklarıyla , inanmaya zorlandıkları arasında bir köprü kurabilecekler mi yada gittikçe uçurumlaşacaklar mı göreceğiz ..

4 Mart 2010 Perşembe

POLİTİK SÖYLEMLERE GİRME SENDROMU VE BU SENDROMUN ÇEVRESEL ETKİLEŞİMİ.


öncelikle bu tarz söylemler içerisinde bulunmak ve bir taraf tuttuğunun yansıtması kalıbına girdiğini ispatlama çabası hangi psikolojik sıkıntının dürtmesinden doğmaktadır ..???
toplum içerisinde ön taraflara kendini çıkarma mantığıyla ,farklı kişilik yapısında olduğunun resmini çizerken de herhangi bir politik düşünce ve duruşunda olduğunu gösterme çabasına hangi tanımlama daha uygun olabilir ..??
bu söylemler içerisinde iken de kendi bulanıklığının yanlışını görmeden çevresine olan tepkileri de sendromunun puslu bakışları olabilir dar açılı dünyasında ki.!!
politik söylemlerle kedilerini ön plana çıkarmaya çalışanların da aslında savundukları objelerin kendileriyle barışık vede karışık yapılanması var mı acaba .??
yoksa iş olsun torbamı dolsun mudur .dostlar politik söylemler içerisinde görsün de bunda aydınlanma işıkları var geceleri lambaları yakmayalımda onun ışığında aydınlanırız da enerji tasarrufunda mı oluruz desinler diyemidir .??politik söylemler içerisine giren kişiler arkadaşlarımız ve yahut eşimiz dostumuz olduğunda kurdukları cümlelerin kendilerinden uzak bir rantın ''şakşak'' çılığını yaptığını görmenin görseli gözünüzden düşen kaybı olmaz mı ..?
düşünce söylenir amenna ama birileri cebini dolduracak ve savunduğun insanın düşüncesini ve yapacaklarını bilmeden bir duruş içerisinde kendini göstermek ne kadar anlamlı olabilir ....??
politik söylemler içerisinde iken hararetli bir şekilde savunucu görüntüsü çizen karakterin tüm hakaretlerinden,saldırılarından dingin bir deniz sakinliğiyle eş dost arkadaş kavramlarını sessiz sakin insanlarla ılımlı bir ortamda yapıcı ve olumlu ruh hali içerisinde duygusal bir karakter rolü çizmesinin kişilik bölünmesinde ince bir çizgimi çizmektedir yoksa alışagelmiş bir karakteristlik midir herkesin benimsediği ...???
yada bu politik söylemler içerisinde kendini göstermeğin sosyal statü içerisinde bir ben çok okumuşum, çok bilmişim kendimi aşmışım ,insanlık üstü değerlere ulaşmışım görüntüsünü verme çalışması mıdır .??

tabi ki bu davranışlar içerisinde iken ummadığı şahıslardan da olumsuz tepkiler gelince kaçma bahanesi de konunun orada kilitlenip kalması düşüncesi ile sıyrılması mıdır tüm düğümlediğinin çözümlemesi ...?
sen kalk dandik bir politik söylem ardından millete istediğin aşağılamayı yap herkesi küçümse ve ardından da kendini ak kaşık tanımlaması ile düz bir zemine çıkar yaptıkların zeminin altında kalsın ondan sonrada kişiler çok yanlı tutum içindeler de ,kendini evrensel fikir yapısında göster birde yaptıklarını söyleyince bana iftiradır de işin işinden çık olacak iş midir bu ben bu yapıdaki kişide umut arayanlardan da şüphe ederim :))
bu board ortamında bu söylemler içerisine girmek ne kadar doğrusal bir davranış olabilir ki kişilerin gerçeklikleri bile bir tutarlılık göstermediği halde vereceği tepkiler ve alacağı tavırlarda ne kadar ılımlı olabilir ..? :))((
eski politiklerinde aşırı savunuculuğunu yapmış kişilerin bir çıkarları olduğu için bir idealizm gibi hararetlice savunuculuğunu yapmış eski bir kesim vardır.bu kesim gözü dönmüşçesine çok anlamsızca zararlı davranışlarda bulunmuşlardır yaptıkları eylemlerin ve söyledikleri tüm sözlerin gün gelmiş saçma sapan değerler olduğunu anlamışlar ve yinede vazgeçmeyip yeni oluşumların savunuculuğunada soyunmuşlardır ve her durağanlaşan politik oluşumları terkedip güçlenen yeni politik oluşumların savunuculuğunuda yapmışlardır .amaçları farklı yönlerde giden politik oluşumların kurucuları idealist yapılanmada görünen oluşumlarının arkasında her zaman çıkar kaygısı ve rant peşlerinde koşarken bizlere yakın olan bu oluşumun savunuculuğunu üstlenmiş halk kahramanlarımız da yine bizlerle kötü olma durumuna girmişlerdir. bu rantlar ve çıkar kavgalarından diğerleri faydalanırken bizimkiler de aptallıklarına doyamamışlar ve aynı anlamsız tutumlarını devam ettirmişlerdir.
politik söylemlere giren kişilerin de bir çıkar kapısında beklediği düşüncesi de geçiştirilemez :)
politik söylemler içinde olup da milyonlara hitap ettiklerini düşünenlerin aslında buradaki üç beş kişiye hitap ettiğinin farkına varmasına daha ne kadar işaret gerekecektir :))
sendromların yerini alan kuzuların sessizliği yeni bir oryantal suni gündemin oluşumuna kadar sessizliğini koruyacaktır meclis tatile girince sendromcular da sessizleşir :)
oryantalistler teker teker sahneden çekilince karmaşa için bahaneler üretme sendromları da önceki kısa gelen sürekliliğini de devam ettirecek mi acaba yoksa yeni bahaneler mi uydurulacak .
bir kaç kişinin estirdiği fırtınaları kendi bozgunculukları ile dağılan yapılanmasını nasıl sürdürecek acaba bakacağız vede göreceğiz gittiğimizde yok bir yere
yoksa meclis tatile girince mi geri çekilmeler başlamıştır nedir :)
sonunda sosyal paylaşım platformları,meclis perdesini tamamen yansıtır hale geldi... düşman gruplara bölündü anlamsız ve yanlı kavgalar başladı!!
diyerekten bir topic açıldığında tüm yapılan hakaretler karşı saldırıların üzerine perde çekiliyor sanki herkesi düşman eden gruplara bölmeye çalışan kim acaba da suçu üzerinden atma çalışmasında hiç te inandırıcı olmayan bir yansıtmayı herkesin yutması beklenebilir ki :)
politika bir yalan merkezinde momentleşirken uzayıp giden yalanların ve sahte yanların ölçüsünü kara toprak sonlandırır.
ne kadarda dirense sonuçsuzlaşan bir yalan merkezidir ,kendisi ile barışık olmayan.

3 Mart 2010 Çarşamba

KÜRESELLEŞEN DÜNYA VE EMPERYALİST GÜÇLERİN KAPİTAL DÜZEN İÇİN GELİŞTİRDİKLERİ ORYANTALİZM İLE BENZEŞEN GÖRSELLİKLERİ


insan farklılıklarının temeli görsellikten öte zihinde başlar.farklı düşünceler farklı ideolojiler ve bunların önüne geçen hayvansal dürtüler ,insanlar farklılaşırken düşünsel anlamda en kilit noktası bu içgüdülerin yönlendirilmesiyle kazandıkları kişilikleridir ,eğer ki bu farklılıklar olmasa tek tip insan modeli olsa idi monoton bir hayat olacaktı . kimse bir fikir yada nesnel olgu üretmeyecekti .çünkü bir sebepleri olmayacaktı .yada içlerinde ki yaşama karşı geliştirdikleri hınçları olmayacaktı ki bu olsa dahi ütopya olacaktı .tek tip insan modeli olmaz olsa olsa robotlaşmış insan modeli olurdu .bu olsa dahi yine insanın ego su ağır basacaktı .bu ütopyayı yıkacaktı .
emperyalist güçlerin kapitalist düzenin sürekliliği için geliştirdikleri oryantalizmin basit bir görselliği vardı 10 sene öncesine kadar .ve illegal düşünüş biçimleri her daim oryantalizmin 20 sene sonrasına kadar kurgulanmış programlarından bahsederlerdi .bazen hayal ürünü fikirler bazende gerçekliğini hissettiren işaretlerini parlatırdı .ve ozamanlarda görsellik ön planda değildi düşüncelerini sorguluyorlardı kişiler .bir ideoloji bir yaşama biçimine ilişkin düşünsel yaklaşımlar içinde idiler .şimdi ise. toplumsal değişim sürecine büyük katkısı olan küreselleşme etkeni öyle bir şekilde ağırlığını koydu ki ;toplumumuz alt kültür ve üst kültür farklılığını kırsallıktan kentselleşme sürecine dair bir yapılanmanın karmaşasında birde küreselleşmeye girmesi ile düşünsel yaklaşımların artık kapital anlamda maddeciliğe doğru yönleşen,fikirsellikten uzak kişilik kalıpları çıkardı ortaya .
yani kısa anlamda ;oryantalizm varlığı yada yokluğu irdelenirken öyle bir yapılanmasını oturttu ki toplumsallık merkezine insanlar alt kültür yada üst kültür ayrışması olmadan bir bütünlük içine girdiler.bu bütünlük elbet ki,kapitalist bireyler topluluğudur .hiç bir üretim yok tam bir tüketim toplumu ve bu tüketime yetişecem diye hızlıca koşturmacası ile tükenen bir benlik.
KİŞİ BENLİKLERİNİN OLGUNLAŞMA SÜRECİ ;ne kadar kapital oldukları değerler ile alt kriter yapısı ile ölçülür oldu . kişi erdemlilikleri yine kapital olabildikleri kadar değer kazandı.ve sonuç olarak insan olabilmek anlamında farkındalık geliştirebilecek özelliği bilincin en alt katmanlarına çekildi .
bir ideolji yada düşünsel anlamda yetkinliğe ulaşabilme değerleri kaybolmaya başladı .
ve insan teknolojik ilkel bir varlık sürecine girdi .
eğitim arttı fakat düşünsellikte bir gerileme başladı her taraf tahsilli teknolojik ilkel insanlarla doldu . ve bireylerle düşünsel anlamda bir fikir beraberliği yapılacak ve insan geleceği için sistemler geliştireceksin mantığı tuz buz oldu.
trend ve etiket kaygıları ile örülü bir endişe büyütür oldu insan .
soyut toplum kavramı yerini görsel ve nesnellik bezeşmesi yüklenen somut toplum anlamını yüklendi .
fikirlerin nötralize olduğu tersbükey düzleminde bensellikler sardı .
önce ben, önce ben .başkası hiçbir zaman da yerini aldı .
bir sebep buldu kendisine ona erek dedi,
anlamını bilemeden kavramında totalleşti,
görsellikle büyüyen efektleşmeler birincil temel oldu .
yanılgılar sonuç oldu, neden sorgusuz kaldı.
içerik kendi içinde yedi kendini ,yüzeysellik yüzdü en sığında.